Deniz Kabuğu’nun Hikayesi

İrem Asya Şallı
4 min readApr 8, 2021

Yazıya başlarken açılması önerilen şarkı: All of Me-John Legend

Deniz kabuğu boğuşmuştu dalgalarla ve vurmuştu kıyıya, derin bir nefes almıştı. Birçok balıkla tanışmıştı macerası boyunca, yengeçler de çıkmıştı yoluna. İyisiyle kötüsüyle her canlısıyla karşılaşmıştı bu koca denizin, tanışmıştı hepsiyle. Çok şey yaşamıştı, öğrenmişti hayatı boyunca ama biliyordu daha yolculuğu bitmemişti. Şimdi kıyıdayken artık dalgalarla olan savaşı gibi savrulmayacaktı oradan oraya belki ama burada da yeni maceralar bekliyordu onu, biliyordu.

Kıyıdayken birçok insanla karşılaştı. Gördüğü deniz canlılarından farklıydı bu kara canlıları. Bazıları geldi geçti yanından sadece, bazıları eline aldı baktı ve bıraktı gitti sonra usulca. Bazıları aldı, baktı, inceledi ve denize attı tekrar onu. Sinirlendi deniz kabuğu ama yılmadı, yeniden karaya çıktı. Ara sıra yanına gelen birisi vardı. Herkes gibi o da bir şekilde konuşuyor, dokunuyor, inceliyordu onu. Sonra bir gün yeniden geldi deniz kabuğunun yanına oturdu, ilk defa eline aldı deniz kabuğunu…

31.05.2020

Sahilde geziyordu kız, kumlara bakıyordu, taşları inceliyordu… Hepsi o kadar çok benziyordu ki birbirlerine, farklı görünmelerine rağmen. Aynı kumsaldan kaçıncı geçişiydi bilmiyordu kız ama yorulmuştu artık her taşı incelemekten. Sonra kumsala çöktü ve ezkaza oturduğu yerde yeniden o’nu gördü, deniz kabuğunu. Eline aldı bu sefer onu ama her zamankinden farklıydı bu sefer eline alırken hissettikleri. Daha önceden de yolları kesişmişti ama bu sefer farklıydı, hissediyordu. Kız anlamadı, anlayamadı neden farklı olduğunu. Oturdu kumsala ve konuşmaya başladı deniz kabuğuyla: Dinledi onu, dalgalarla nasıl boğuştuğunu, denizde başına neler geldiğini, neler öğrendiğini… Kulağına koyması gerekiyordu deniz kabuğunu neler anlattığını duymak için. Denizin sesinden konuşuyordu deniz kabuğu, kız denizi duyuyordu deniz kabuğu kulağındayken. Ne kadar farklı dedi, ne kadar benden ayrı, başkalarından ayrı… İlk defa bir deniz kabuğuyla tanışıyordu.

Korkuttu sonra onu bu farklılık. Ne kadar iletişim kurabiliriz ki dedi, çok farklıyız sonuçta. Bırakamadı da bir yandan onu. Ne kulağından sesini, ne gözünün önünden güzelliğini ayırabildi. Bırakmak istediği, kendinden uzaklaştırmaya çalıştığı her anda, uzaklaşmayı düşündüğünde bile pişman hissediyordu kendini. Son kez dedi, son kez daha duymak istiyorum sesini ve koydu kulağına deniz kabuğunu. Kalbini duydu kız bu kez, kalbinin sesini. Kendi kalbiydi duyduğu, kanı pompalayan kalbiydi ve kulaklarında dolaşan kanının akışıydı. İşte o zaman anladı kız deniz kabuğundan neden ayrılamadığını; ne kadar farklıysa deniz kabuğu kızdan, bir o kadar da içindendi kızın, ondan bir parçaydı…

Demek böyle bir şeymiş gerçek olan dedi kız, demek böyle bir şeymiş sevmek ve sevilmek. Ne bir yapboz parçası gibi birbirini tamamlamak ne de aynadaki yansıma olmakmış… Umutsuzluğa da değmiyormuş aynı zamanda, gerçekten olabiliyormuş elbet bir gün, sevmek ve sevilmek aynı anda. O, hem senden bir parça oluyormuş hem de senden ayrı. Önemli olan da buymuş aslında; aynılıklarla heyecanlanmak, farklılıklarla ilgilenmek, saygı duymak, konuşmak, anlamak… Nedeni de olmuyormuş aksi gibi! Sorsanız kıza açıklayamazmış deniz kabuğuna olan bu bağını. Şu ya da bu sebeple değilmiş çünkü sevgisi, bağlılığı. O, deniz kabuğu olduğu içinmiş. Onunla da onsuz da var olduğu, hep aynı deniz kabuğu olduğu içinmiş, hep olduğu gibi olduğu için... Hem delice hem de akıllıca seviyorlarmış birbirlerini. Yani nasıl mı? Şöyle ki; ‘’delice’’, ‘’biz’’i barındırıyormuş içinde. ‘’Akıllıca’’ ise ‘’ben’’ ve ‘’sen’’i. Çünkü Ezgi Durmuş’un da dediği gibi;

‘’Biz; sen ve ben toplamından büyüktür daima. Başka bir kütlesi, başka bir hacmi vardır. Sen ve beni de içine alır elbet ama eritmez, muhafaza eder olduğu şekliyle. Zira biz kimliği ile feda edilen sen ve ben, bizin sonunu getirecek olandır. Bizin eş anlamlısı çoğalmaksa şayet; karşıtı azalmak değil, yok olmaktır.’’

Ezgi Durmuş-İntihar Ormanları

Bir yola çıkmışlar deniz kabuğu ve kız. Bu yolda tanıyacaklarmış birbirlerini ve kendilerini. Yolları hiç bitmesin, ‘mutlu son’ yazısı hiç çıkmasın ekranda istemişler. Yolda olmak güzelmiş çünkü onlar için; birlikte yaşamak, birlikte öğrenmek….

Ezgi Durmuş’un Kadrajından

Yol isimli kitabımda anlatmıştım aşkı, deniz kabuğu metaforu ile, şimdi de nacizane paylaşmak istedim deniz kabuğunun hikayesini. Bakın şu işe ki yazdıkça yazdırıyor bu meret kendini! Uğruna ne kelimeler ne cümleler yazdırıyor deniz kabuğu bir bilseniz… Sonunu bulamayacağım sanırım ben bu yazımın derken kendimin imdadına da yine kendim yetiştim son anda! Halka sesleniş ile yazımın kapanışını yapıyorum izninizle;

‘’Buyurun size yeni metafor, yeni edebiyat! Madem hepimiz bir arayıştayız, arayacağımız şey deniz kabuğumuz olsun! Bakmasını, görmesini, aramasını, sabretmesini ve emek harcamasını da bilelim. Koskoca sahilde bir deniz kabuğu bulmak kolay iş değil. Hadi buldun diyelim; eline almasını, kulağına koymasını falan bilmen lazım. Yani yazının en başından beri bahsettiğimiz ilişkiler nedir, nasıl olmalıdır, nasıl olmamalıdır mevzusu… Döndük mü en başa!

Velhasıl-ı kelam öğrenmek ömür boyu, yaşamak hiç durmadan, yaşamasını bilerek, severek ve sevilerek, sevmesini ve sevilmesini bilerek, saygı duyarak bireylere, sınırlara, ilişkilere ve daha nice gerekli detaya…

Haydi öyleyse, bu yolda kolay gelsin hepimize!’’

İrem Asya Şallı-Yol

Sumru Uzun’un Kadrajından

Çok fazla şarkı var ekleyebileceğim elbet ama bazılarını buraya sıralayacak olsaydım:

  1. O Olmasa-Birkan Nasuhoğlu

2. Seni Buldum Ya-Kaan Boşnak

3. Birden Geldin Aklıma-Tuna Kiremitçi, Sena Şener

4. Kim Üzdü Seni-Nova Norda

5. Öyle Bir Rüya-Hüsnü Arkan, Birsen Tezer

6. İhtilal-AliFiru

--

--