Koşu

İrem Asya Şallı
2 min readSep 21, 2021

Hayat olimpiyatlarda bir koşu mu? Değilse neden bazen koşmaktan kan ter içinde bırakıyor insanı? Düşünüyorum ve soruyorum; anlatamıyorum ama en azından düşünüyor ve soruyorum. ‘’Kelimeler bazen bazı anlamlara gelmiyor’’ ya, ondan herhalde!

Hayat, diye düşünüyorum; Hayatı dolu dolu yaşamam gerekiyor diyorum. O kadar çok şey var ki yapacak, yaşayacak, öğrenecek! Yetişemeyeceğim diye ödüm kopuyor. E tabii bir yandan başarısız da olmak istemiyorum; ne aldığım sorumluluklarda ne de hayat koşuşturmacasında. İstiyorum ki ne yapıyorsam en iyi haliyle yapıyım fakat yoruluyorum... Hayat koşuşturmacası içerisinde hiç fark etmeden koşup giderken bir bakıyorum ki kendime hiç zaman ayır(a)mıyorum. İşte tam olarak hatayı orada yapıyorum.

Sonra fark diyorum; Yaşamak hem koşmak hem de koşmamakmış meğerse! Bir yandan yaşamın güzellikleri ve yaşanabilecek ihtimaller için koşmak bir yandan da yaşadığını hissedebilmek için durup dinlenebilmekmiş. Ne güzel de bir öğretmenmiş ki hayat, sen koşarken de dinlenirken de, her daim öğretebiliyormuş sana. Koşmaktan yorulduğunda da, koşacak enerjin olduğunda da; düştüğünde de, kalktığında da…

Peki ya, önemli olan her anının bir anlamı olması, her emeğin, her ter damlasının, her yaranın ve her hayalin bir sonuca ulaşması mı yoksa o sonucu sahiplenebilmek mi? Sahi, başarıyı kabulleniriz de kolayca, başarısızlık neden bizden uzak olsun isteriz? Her eylemin sorumluluğunu almak değil midir zaten yaşamak?

Karl Jaspers’e göre insan, özgür bir seçiştedir ve bu şekilde kendi yazgısını seçer. Bu yazgı ise bizlerin kendi Ben’imizi oluşturmamızı sağlar. Ve yine ona göre varoluş düzeyine yükselmek, varolabilmek, sorumluluk almaktan geçer.

İçten içe hep istediğimiz de bu değil mi zaten?

Var olabilmek, varım diyebilmek…

Yarınlarımız ‘’İyi ki de varım!’’ diyebileceğimiz günlerimiz, arkaplanda ise nacizane bir şarkımız olsun; Yol’umuz bizim olsun!

--

--