Yol’un Hikayesi

İrem Asya Şallı
4 min readMar 18, 2021

‘’Çıktım bi’ yola. Aynaya doğru her şey tamam, rüzgar arkamda yelkenler fora, bilinmeyene dönük hep pusulam… Çıktım bi’ yola!’’

Kulağımda Nova Norda’nın sesi, kimi zaman ayağımda pedallar kimi zaman da kum taneleri… Kendimi bildim bileli elimde kalemim var. Bazen yazdıklarım kendilerine yayınlanacak bir mecra buldular kimi zamansa defterlerimin gizli sayfalarında kaldılar. En büyük hayallerimden birisiydi bir kitabımın olması, okuyanlarla kelimelerim üzerine konuşabilmek, tartışabilmek… Hatta bu hayalim, en başındaydı belki de hayaller listemin!

Öyle ya da böyle derken hep bir şekilde devam ettim yazmaya. Yaşamakla eşdeğerdi çünkü yazmak benim için. Yaşadığım her an kelimeler birikiyordu içimde, yazmadan devam edemezdim yaşamaya. Dirensem de ertelesem de yazmayı elbet patlardım günün birinde ve kalemimin mürekkebi başlardı kağıtlara akmaya.

Günler, aylar, yıllar geçti ben yazdıkça; devam ettim yaşamaya. Bir türlü cesaret edemedim hepsini bir bütün haline getirmeye ve yayınevine göndermeye. Sonra kelimeleriyle ruhumu her satırında sarıp sarmalayan o kadınla, Ezgi Durmuş ile ayaküstü sohbet etme şansına eriştim. Ona açtım çekincelerimi, ‘’Neden?’’ dedi bana kısaca kurduğu cümlelerle. O günden itibaren hep düşündüm, hep sordum kendime; Neden bu kadar korkuyordum kimin ne diyeceğinden? Neden bu baskının ve başkalarının yorumlarının beni yönetmesine izin veriyordum? Tam da ben bu sorgulamalarla boğuşurken pandemi geldi başımıza bindi… Tabii eve de kapanmanın, bolca vaktin olmasının da etkisiyle sorgulamalar çoğaldı ve sonunda bir cevap geldi; Bugüne kadar her neden beni yönettilerse artık bitmeliydi! Ezgi Durmuş’un ‘’Hür’’ isimli kitabıydı bana yine o cesareti veren… Bu sefer de bir başka şarkı dolandı dilime;

‘’Hür doğdum hür yaşarım kime ne kime ne?
Köle miyim sana ben ay sana ne sana ne!
Zararım kendime kime ne kime ne?
Sen bak kendi derdine sana ne sana ne!’’

Bonus şarkı: Karsu-Sana Ne

10.07.2020

Yazım sürecim tam da o noktada başladı. Gün batımına doğru bisikletime atlıyor ve sahile gidiyordum. Sepette defterim ve kalemim, kendime yolda bir konu belirliyordum, bisikletimin pedallarını çevirirken. Bir konu seçmiş bir şekilde oturuyordum kumların üzerine; rüzgar esiyor, dalgalar kıyıya ve kayalara çarpıyor. Bazen damlacıklar üzerime sıçrıyor, rüzgar beni üşütüyor, kum taneleri gözlerime doluyor… Hava durumu fark etmeksizin her gün gittim o sahile, her gün karaladım bir şeyler. Baktım kelimeler artık akmamaya başlıyor, hemen biniyordum bisikletime ve direksiyonumu evime çeviriyordum. Eve varır varmaz da kahvemi demliyor ve bilgisayarımı açıyordum. Çünkü o zaman, yeniden düşünme ve temize çekme zamanıydı! Defterde daha serbest bir akışta düşünebildiğim için her yazımda bu yöntemi kullandım ve hep ilk dikişimi çifter attım. Tabii bununla da kalmadım, döne döne okudum ve tekrar tekrar düzenledim yazılarımı.

Her şey tamamlandı sanılan o yazıların bir araya geldiği anda ise küçük not defterimi ve kalemimi aldım yanıma. Birçok sanatçının çizimlerini inceledim sosyal mecralardan. Yazılarıma en uygun olanları çizmeye çalıştım kendimce ve böylece her bölümün başlangıcında size bir çizim el salladı.

Peki, neden yol? Aslında işin özü tamamen bir metafor. Hayatın bir yol olduğu, aslında her şeyin bir yol olduğu fikrini içeren bir metafor, inişleri var, çıkışları var. Zaman zaman dümdüz de oluyor fakat hiç akla gelmeyecek oyunları da var. Önlemini alması lazım şoförün, dikkatli olması lazım çünkü yol affetmez; yol dikkat ister, emek ister. Yol’daki denemeler de inişlerde ve çıkışlarda yazıldığı kadar dümdüz giderken de yazıldı. Yolda olunan her anda bir bir kelimeler döşendi. Kelimeler yol oldu, yoldaş oldu aynı anda. Var olmayı da sağladılar bir yandan, yol boyunca, Kelimeler ve yol birlikte var oldu. Hatta yolda giderken hayatı gördüler, onu da kattılar yanlarına. Yol boyunca düşünceler, hisler, anılar, yarınlar, fedakârlıklar, tebessümler, sevgiler, ölüm, gece, deniz, zulüm, tutku, hasret, sır ve daha niceleri.,. Aklınıza gelebilecek her şey eklendi bir bir yanlarına. Çoğaldılar, hiç durmadılar. Birlikte var oldular. Ve en sonunda, bir şekilde hep cümle oldular. Sonra da o sayfalarda somut bir hal aldılar. Bu evren üzerinde artık onların da maddi bir yeri oldu. Biz doğruyuz da demediler hiçbir zaman, Biz, biziz dediler yalnızca. Bizi, biz ilgilendiririz. Ve bunu da tavsiye ettiler, böyle daha kolay birlikte var olabiliriz dediler. Önerdiler, düşündüler, döküldüler, ses oldular, elinizdeki kitapta var oldular.

(Yol’un arka kapak yazısından bir parça.)

Yazım, çizim gibi hazırlık süreçlerim son bulduğunda ise yayınevi araştırma ve görüşme sürecim başladı. Ardından da Cinius Yayınları ile kesişti yollarımız. Gonca Erkmen Çapkın’ın ve Nisa Karaman’ın editörlüğü ve emekleri ile düzenlemeler tamamlandı. Kapakta gördüğünüz o muhteşem tasarım ise Emre Yahşı’nın ellerinden çıktı… Burada ismini gördüğünüz ve burada yer veremediğim daha nice insanın emeği var Yol’un varoluşunda. Biz uğraştık, çabaladık, geceyle gündüzü bir araya kattık ve elimizden gelenin en iyisini somut bir nesne haline getirdik ve Yol’u var ettik. Tesadüfe bakın ki tam baskıya dair her şey olumlu sonlandığı hafta Nova Norda’nın ‘’Bir Yol Buldum’’ şarkısı çıktı… Bizler de elimizden geleni yaptık, tesadüfler de; artık sıra sizde! Sizlerin yorumlarıyla, düşünceleriyle ancak var olmaya devam edebilir Yol. Kelimelerim onlara hemfikir olmanız için değil üzerine konuşabilmemiz, tartışabilmemiz için mürekkep oldu. Şimdi benim için yorumlarınızı ve dönüşlerinizi bekleme zamanı!

08.03.2021

Cinius Shop, Kitapyurdu ve Pandora üzerinden kitabımın online satışına erişebilirsiniz. Mesajlarınızı, paylaşımlarınızı ve dönüşlerinizi bekliyor, iyi okumalar ve iyi yol’culuklar diliyorum!

(Blog hesabım üzerinden bana erişebilirsiniz. Blog hesabım: @kebikec.blog )

--

--